Zenginlerin Bilmenizi İstemediği Kurallar-3

Zenginlerin bilmenizi istemediği kurallar olabileceği mutlaka aklınızdan geçmiştir. Ancak o kuralların neler olduğunu biliyor musunuz?

Serinin üçüncü kuralına gelmiş bulunuyoruz. Zenginlerin bilmenizi istemediği kurallardan biri de şu:

Sana Gelir Getirecek Aktif Varlıklara Yatırım Yap.

Burada ilk bahsetmemiz gereken varlık yönetimidir. Varlık yönetimi için iki ana yatırım stratejisi vardır: aktif varlık yönetimi ve pasif varlık yönetimi. Aktif varlık yönetimi, S&P 500 Endeksi gibi bir kıyaslamadan daha iyi performans sergilemeyi isterken, pasif yönetim belirli bir kıyaslama endeksinin varlık varlıklarını taklit etmeyi hedeflemektedir. Pasif ve Aktif Varlık Yönetimi Arasındaki Fark Nedir? Aktif bir varlık yönetimi stratejisini seçen yatırımcılar ve portföy yöneticileri, hisse senetleri, opsiyonlar ve vadeli işlemler gibi menkul kıymetleri alıp satarak karşılaştırma endekslerinden daha iyi performans sergilemeyi hedeflemektedir. Aktif varlık yönetimi, piyasa eğilimlerini, ekonomik ve politik verileri ve şirkete özel haberleri analiz etme durumlarını kapsamaktadır. Bu gibi verilerin analizini yaptıktan sonra, aktif yatırımcılar varlık alır ya da satarlar. Aktif yöneticiler, bir endekste listelenen menkul kıymetlerin varlıklarını yansıtan fon yöneticilerinden daha fazla getiri kazanç sağlamayı amaçlamaktadır. Genel olarak, aktif portföyler ve fonlar üzerinden değerlendirilen yönetim ücretleri daha yüksek olmaktadır. Birçok yatırım fonu aktif yönetimi tercih etmektedir. Bu noktada Medicus Servet Planlaması Danışmanı Kevin Michels'e kulak vereceğiz. Michels, konuyu S&P 500 endeksi üzerinden anlatıyor. Şöyle ki; büyük ABD şirketlerine yatırım yapan bir yatırım fonu, büyük olasılıkla S&P 500 Endeksini karşılaştırma ölçütü olarak kullanacaktır. Fonun amacı, S&P 500'ün getirisinden daha iyi performans sergilemektir. Fon, bunu bir yönetici ve bir analist ekibiyle yapacaktır. Fon yöneticisi, S&P 500'den daha iyi performans göstereceğine inandığı hisse senetlerini seçer. Normalde, fon yöneticisinin uzmanlığı için ödeme yaptığınız için aktif olarak yönetilen bir fona yatırım yapmak için daha fazla ödeme yapmak durumundasınız. Pasif yönetim ise genellikle bir kıyaslama ölçütü izleyen ETF'ler veya endeks yatırım fonları aracılığıyla yapılır. Burada amaç, S&P 500 gibi bir kıyas ölçütünün kazancını karşılamaktır. Tahmin edileceği üzere, uzmanlıkları için bir yöneticiye ödeme yapmadığınız için, pasif yönetimi kullanmak çok daha ucuz bir yöntemdir. Aktif varlık yönetiminin tersine, pasif varlık yönetimi, bir kıyaslama endeksinde tutulan varlıkların satın alınmasını kapsamaktadır. Pasif bir varlık yönetimi yaklaşımı, bir piyasa endeksine benzer bir portföy tahsis eder ve bu endekse benzer bir ağırlıklandırma uygular. Aktif varlık yönetiminin aksine, pasif varlık yönetimi, seçilen endeksle benzer getiri sağlamayı hedefler. Örnekle açıklarsak, SPDR S&P 500 ETF Fonu (SPY), S&P 500 Endeksinin performansını yansıtmayı amaçlayan, uzun vadeli yatırımcılar için pasif olarak yönetilen bir fondur. SPY yöneticisi, S&P 500 Endeksinde tutulan büyük sermaye paylarını satın alır ve borsa yatırım fonunu (ETF) pasif olarak yönetir. Aktif olarak yönetilen fonların tersine SPY'nin, pasif yatırım stratejisi ve düşük ciro oranından dolayı gider oranı da düşüktür. Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü, kendiniz için doğru yatırım yöntemini seçmeniz uzun vadede kazandıracaktır.       Bunu da okumak isteyebilirsiniz: Zenginlerin Bilmenizi İstemediği Kurallar-2: Paranızı Nakitte Tutmayın!