Yayınlanma: 22 Ocak 2023 22:26
Güncellenme: 21 Kasım 2024 08:59
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Ekonomiye Değer Katanlar Ödül Töreni'nde gerçekleştirdiği konuşmasında başta iş dünyası olmak üzere her alanda yıkma ile yapma arasındaki devasa farkı görmenin mümkün olduğunu ifade etti.
Bir işletmeyi büyütmenin çoğu zaman yıllar, on yıllar aldığını ama beceriksiz bir idareci elinde iflasa sürüklenmesinin sadece aylar sürdüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı durumun ülke siyaseti için de geçerli olduğunu, bin bir emekle belli seviyelere getirilen projelerin akamete uğratılmasının, kifayetsiz bir muhterisin yanlış kararının ürünü bir imzaya baktığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun acı örneklerine başta Devrim otomobilleri olmak üzere geçmişte defalarca rastladıklarının altını çizerken, özellikle ülke ekonomisi için çarpan etkisi yapacak hamlelerin daha emekleme safhasındayken nasıl boğulduğunu pek çok kez gördüklerini ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şu ifadelerle devam etti:
"Türkiye'nin son 20 yılda en büyük başarıyı elde ettiği savunma sanayii alanında kopartılan fırtınayı eminim sizler de takip ediyorsunuz. Daha sandıktan bile çıkmadan, ülkemizin gurur kaynağı olan projelerini dillerine dolamaya başladılar. Hiçbir hakikat payı olmayan ithamlarla, milyarlarca dolar ihracat yapan firmalarımızı itibarsızlaştırmaya kalkıştılar.
Attıkları yalanın altında ezilince de mertçe çıkıp özür dilemek yerine, masanın diğer ortakları gibi başkalarını suçlama yoluna gittiler. İHA ve SİHA konusu aslında altılı masanın ülkemizin stratejik yatırımlarına yönelik hazımsızlığının ilk değil en son örneğidir.
Yatırım ve eser düşmanlığında ilk sırada masanın büyük ortağı vardır. Milletle gönül bağını tamamen kopartmış olan bu ortak, şimdiye kadar havalimanlarımız, şehir hastanelerimiz, enerji tesislerimiz, köprülerimiz, teknoloji şirketlerimiz dahil pek çok yatırımımızı doğrudan hedef aldı.
Tüm dünyada başarılarıyla adından söz ettiren şirketlerimize çete iftirası atmaktan çekinmedi. Üreten, ihraç eden, insanımıza istihdam sağlayan, ülkemize yatırım yapan firmalarımızı açıkça tehdit etti. Yurt dışındaki yatırımcılara, 'Türkiye'ye gelmeyin, burada can ve mal emniyeti yok.' diyecek kadar ileri gitti. Daha pek çok ihanet derecesine varan hezeyanlarla, tehditlerle iş dünyamıza yönelik iftiralarda bulundu.
Bize gelince sürekli güvenden, şeffaflıktan, demokrasiden dem vuranlar, bu ülkenin şirketlerinin düşmanlaştırılmasına tek bir laf dahi etmedi. Bu zatın özel sektörü alenen tehdit eden ifadeleriyle ilgili serbest piyasa ekonomisi savunucularından da tek bir eleştiri cümlesi duymadık. Oysa 'Türkiye güvenli değil.' iftirası karşısında biz siyasetçilerden önce en güçlü tepkiyi iş dünyamızın vermesi gerekirdi.
'Çete' yaftası karşısında en sert eleştirinin, iş dünyasının, iş adamlarımızın bizatihi kendisinden gelmesi beklenirdi. Ekonomimizi açıkça çökertmeyi amaçlayan sermaye ırkçılığı karşısında herkesten evvel bu ülkenin sanayi ve ticaret odaları tavır koymalıydı. Yıkım masasının son dönemde bürokrasiden savunmaya, ekonomiden güvenliğe kadar farklı alanlarda tehdit dozunu sürekli artırmasında, bu sessizliğin önemli payı olduğunu düşünüyorum."