Yayınlanma: 18 Haziran 2020 17:46
Güncellenme: 23 Kasım 2024 11:10
"Sektörde son 25 yılda gelişen türbin teknolojisiyle artık 15-18 metre kanat boylarına sahip 300 kilovat gücünde türbinlerden, 4-5 megavat güce ve 70-80 metre kanat boylarına sahip türbinlere ulaştık. Özellikle malzeme teknolojisindeki gelişmeler, karbon fiber gibi üstün özellikli ham maddelerin üretim süreçlerine dahil olması, daha uzun kanatların üretiminin yapılabilmesine yardımcı oldu. Rüzgar türbinlerinden üretilen elektrik enerjisi, türbinin süpürme alanıyla doğru orantılı. Türbinin süpürme alanında ise kanat uzunluğu ilk faktör. Kanat uzunluğunun 2 katına çıkması, elde edilen elektriğin 4 katına çıkmasına neden oluyor. Özellikle arazi konusunda sıkıntıların baş göstermesi ve rüzgar hızının daha düşük olduğu bölgelere yönelinmesi, yatırımcıların daha büyük güçte yani daha büyük kanatlara sahip türbinleri tercih etmesinde en önemli faktör oldu."Karasal türbinlerin kanatlarının projenin en büyük parçaları olduğunu söyleyen Oğuzer, karada nakledilmeleri gerektiği için nakliye konusunda problemler yaşandığını aktardı. Bu sorundan kaynaklı olarak bazı üreticilerin 70 metreden uzun kanatları 2 parçalı üretmeye ve proje sahasında birleştirmeye başladıklarını belirten Oğuzer, "Eğer 2 parçalı kanat üretimi, teknolojik olarak biraz daha gelişirse, ilerleyen yıllarda karasal türbinlerde daha uzun kanatlar görme şansımız olacaktır." şeklinde konuştu.
"Proje geliştirilecek saha tespitinden, üretimden nakliyeye, montajdan servis ve bakıma kadar giden süreçte ezber bozan uygulamalara ihtiyaç duyuyoruz. Tamamı çözümü mümkün birer mühendislik problemi olmasına rağmen, artan rekabetle birlikte gelen düşük maliyet baskısıyla bu sorunlara çözüm aranıyor. Artan kanat uzunluklarımız ve kule yüksekliklerimizle birlikte artık daha geniş santral sahalarına ve dolayısıyla gölge etkisinden kaçmak için türbinler arasındaki bırakılmış daha fazla boş alana ihtiyaç duyuyoruz. İlerleyen süreçte endüstriyel tip rüzgar türbinlerinin güçleri artmaya devam edecek olsa dahi, atıl olarak bırakılan türbinler arasındaki rüzgarlı sahalardan yararlanacağımız, yenilikçi uygulamalara ihtiyaç duyacağız.""Rüzgar ve güneş enerjisi santrallerin bir arada kullanıldığı santral sahaları ve rüzgar enerjisi santralleriyle düşey eksenli rüzgar türbinlerinin bir arada kullanıldığı hibrit sahalar güçlü birer alternatif olarak masada duruyor.'' diye konuşan Kökey, kesintisiz bir enerji üretimini rüzgar santrallerinden elde etmenin mümkün olacağını söyledi. Kökey, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu tip yenilikçi uygulamalar için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ile küresel örnekler olacak santrallere imza atabilecek potansiyelde olduğumuzu düşünüyorum. Diğer taraftan yenilikçi uygulamalara imza atabilmek için iç pazarda mevcut sektörün korunması ve desteklenmesi çok önemli. Özellikle salgın sürecine rağmen büyümeye devam eden sektörün Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) sonrasında da ivmesini kaybetmemesi, sanayicilerimizin üretim, istihdam ve ihracat kabiliyetleri arttırarak sürdürmelerini sağlamak için gerekli mekanizmaların korunması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, hiçbir zaman iştahı kaybolmayan iç pazardaki yatırımcılarımızın da yeni yatırımlarını gerçekleştirmeleri için sürdürülebilir lisanslama ve yeni proje girişini garanti altına almak öncelikli olmalı. Özellikle salgın süreci öncesinde finansman sıkıntısı yaşayan sektörün, küresel olarak finansman bolluğuna girilen bu dönemi avantaja dönüştürmesi gerektiği kanısındayım."