Dışişleri AB Liderler Zirvesi’nden Çıkan Bildirgeyi Yanıtladı
Dışişleri AB Liderler Zirvesi’nden çıkan bildirgeyi yanıtladı. Dışişleri Bakanlığı, AB liderlerinin bildirgesine yönelik açıklama yaptı. Açıklamada, "1-2 Ekim
AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nden bu yana ülkemizle diyalog ve temas yönünde çaba gösteren Dönem Başkanı dahil birçok AB ülkesi olsa da, bir-iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde henüz pozitif gündem yaratılamamış ve AB hiç bir yararı olmayan kısıtlayıcı önlem alma arayışından çıkamamıştır" ifadeleri yer aldı.
İçişleri Bakanlığı, 10-11 Aralık tarihinde
AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nden Türkiye’ye yönelik çıkan sonuç bildirgesine yanıt niteliğinde bir yazılı açıklama yayınladı.
Açıklamada, 1-2 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi´nden bu yana
Türkiye ile diyalog ve temas yönünde çaba gösteren Dönem Başkanı dahil birçok AB ülkesi olsa da bir-iki ülkenin dar siyasi hesapları nedeniyle Türkiye-AB ilişkilerinde şu ana kadar pozitif gündem yaratılamadığına dikkat çekildi.
Avrupa Birliği’nin hiçbir yararı olmayan kısıtlayıcı tedbir alma arayışından kurtulamadığı vurgulanan açıklamada, "Bazı üye ülkelerin üyelik dayanışmasını ve veto haklarını kötüye kullanarak, Türkiye´ye karşı gündeme getirdikleri maksimalist talepleri ve haksız tutumları, Türkiye ile AB´yi bir kısır döngü içine sokmuştur. Bu durum, Türkiye ve AB´nin ortak çıkarları ile bölgemizin barış, güvenlik ve istikrarına zarar vermektedir. Özellikle Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege ve bölgesel konularda, esasen AB´nin büyük kesiminin de benimsemediğini bildiğimiz, ancak dayanışma ve veto baskısıyla 10 Aralık AB Zirvesi sonuçlarına konulmak zorunda kalınan yanlı ve hukuka aykırı tutumu reddediyoruz. Türkiye, bölgede istikrarın tesisi için, Yunanistan'la, kışkırtıcı adımlarına rağmen, önkoşulsuz olarak istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğunu her zaman ifade etmiştir" ifadeleri kullanıldı.
“Bu Tutumundan Vazgeçmelidir”
Türkiye ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC), 2004 yılından bu yana, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının bir gerginlik değil, istikrar unsuru haline gelebilmesi için iyi niyetli bir biçimde çaba gösterdiğinin altı çizilen açıklamada şunlar söylendi:
"AB bu kararında bir kez daha Kıbrıs Adasının ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkını ve iradesini görmezden gelmiş, kendisini Kıbrıs meselesi ve Kapalı Maraş konularında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) dayatmasına mahkûm etmiştir. AB artık, Kıbrıs meselesine Ada´daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını engellemeye matuf bu tutumundan vazgeçmelidir. Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türkleriyle bir şekilde bir araya gelerek Doğu Akdeniz´de gerginliğe neden olan hidrokarbon kaynakları ve bunların gelirlerinin paylaşımı konusunu ele almaya başlamaları ve çözüm yolunda somut adımlar atmaları en sağlıklı çıkış yoludur"
AB Arabuluculuk Yapmalı
Bakanlığın açıklamasında ayrıca
Doğu Akdeniz bölgesel konferansının da bu açıdan bir fırsat olduğu ifade edildi ve şunlar kaydedildi:
"
Doğu Akdeniz´de ülkemizin ve KKTC´nin meşru hakları kararlılıkla korunmaya devam edilecektir. Yunanistan'ın Ege Denizi´nde göçmenleri geri itmesi ve bu eylemlere Frontex´in dahil olması, AB için yüz kızartıcıdır. Ciddi bir insan hakkı ihlali olan ve uluslararası kamuoyu tarafından şiddetle kınanan bu ihlallere ve toplu sınırdışı uygulamalarına son verilmeksizin, göç akımlarının sorumlu bir şekilde yönetiminden bahsedilmesi mümkün değildir. AB, göç yönetimi konusundaki hassasiyetini ülkemize değil, sığınmacılara insanlık dışı muameleyi sistematik hale getiren özellikle Yunanistan'a göstermelidir. Türkiye-AB 18 Mart Mutabakatı´nı oluşturan tüm konuların önkoşulsuz olarak ve bu konulardan birinin diğerinin koşulu haline getirilmeksizin güncellenmesine dair çalışmanın bir an önce başlatılması, ortak menfaatimize olacaktır. Bu aynı zamanda, Avrupa´da ve ötesinde karşılaştığımız ortak sınamalarımızın aşılmasına da hizmet edecektir. Her zaman söylediğimiz gibi AB dürüst arabulucu rolünü üstlenmeli; ilkeli, stratejik ve aklıselimle davranmalıdır"